29 Ağustos 2015 Cumartesi
19 Ağustos 2015 Çarşamba
You Belong To Me - Carly Simon
Seste kalite ise işte ses ve kalite, müzikte doygunluk ve olgunluk mu işte burada kralı... Keyifli dakikalar...
16 Ağustos 2015 Pazar
İlginç yaşam yerleri....

Tanah Lot Tapınağı© Getty Images/Axiom RM
Tanah Lot tapınağı
Muhteşem körfezin ortasındaki yemyeşil bir adada yer alan Tanah Lot tapınağının inanılmaz bir manzarası var. Adeta su üzerinde yüzüyor gibi görünen adanın kendine has görüntüsü, “mistik” kelimesini tam anlamıyla ifade ediyor.
Adanın zaman içinde kaybolan üçte birlik kısmı daha sonra insan eliyle tekrar inşa edilmiş ve hem turistlerin, hem de tapınaklarına gözleri gibi bakan yerel halkın hizmetine sunulmuş.

Roraima Dağı, Guyana
Masallarda anlatılan görkemli şelalelerin, yalçın kayalıkların bulunduğu ve vahşi doğa örtüsünün hüküm sürdüğü kayıp dünyayı aramayı düşünüyorsanız tam yerine geldiniz.
Havadan bakıldığında dümdüz bir masa gibi görünen Roraima Dağı’nın yerel dildeki adı, “Tanrıların Evi” anlamına gelen Tepui. Dağın yüksek kesimlerine çıkmayı, dini inanışlarından dolayı uğursuz sayan ve bulutların arasında yaşadığına inandıkları garip yaratıkların intikamından korkan yerel Pemon halkı sayesinde Roraima’ya yüklenen mistik anlam daha da artmış.

Hashima Adası, Nagasaki – Japonya
Nagasaki’nin 15 kilometre açığındaki insansız adayı James Bond serisinin Skyfall filminden hatırlayacaksınız.
19. yüzyılın sonlarında sualtındaki kömür madenlerine ulaşmak için kullanılan ada, endüstrileşen Japonya için uzun süre önemini korumuş. 1974 yılına kadar kullanılan kale görünümlü Hashima Adası daha sonra tamamen boşaltılmış ve 2000’li yılların başında turistik amaçlı olarak tekrar hizmet vermeye başlamış.
Eğer James Bond gibi adaya macera için gitmek istemiyorsanız, günübirlik yapılan turlara katılarak bu ilginç yapıyı gezebilirsiniz.

Madagaskar'daki taş ormanı© Olivier Grunewald
Tsingy de Bemaraha, Madagaskar
Fotoğrafçı Olivier Grunewald ilginç yerlere seyahat etmeyi seviyor. Bundan önce üç defa gittiği Madagaskar’a tekrar gitme nedeni de tam olarak bu. Bu kez de Tsingy de Bemaraha’yı yani Taş Orman’ı fotoğraflamak için adaya giden Grunewald, labirenti andıran taş zirveler ve derin çatlaklardan oluşan bu manzarayla dolu harika karelerle adadan geri döndü.

Key Gompa, Spiti – Tibet
Denizden yüksekliği 4.200 metre olan Spiti nehrinin kenarında kurulu olan bu tapınak Tibet Budistlerine ait. 11. yüzyılda kurulduğu günden bu yana keşişlere ev sahipliği yapan manastırı 2000 yılında, milenyum nedeniyle Dalai Lama da ziyaret etmişti. Manastır hâlâ aktif ve Manali’den Kali’ye yapılacak 210 kilometrelik bir otobüs yolculuğuna katlanabilen her ziyaretçiye de kapıları açık.

Normal koşullarda Salzburg şehrinin silüetinde çok olağan bir görüntüsü olan bu 14. yüzyıl şatosu, başka bir zaman bakıldığında, şehrin sisle örtülen dokusunun üzerinde sanki bulutların arasındaymış gibi gözükebilir. Eğer öyle bir günde oralardaysanız, merdivenle sadece 85 metre tırmanarak masalsı Festung Hohensalzburg şatosunun gizemli görüntüsündeki yerinizi alabilirsiniz.
Gökyüzüne ulaşmak


Fransız Polinezyası'ndaki Mouaroa Dağı © Richard Goerg/Getty Images







Doğanın Başyapıtı 10 Masalsı Köprü
Dünyanın çeşitli yerlerinden, doğa ananın maharetini gözler önüne seren harika oluşumlar listemizde.
Bu konuda araştırmalar yapan insanlarla konuştuk ve doğanın bu başyapıtlarından harika bir liste yaptık.
Dünyanın en uzunu

Nerede: Çin
Özelliği: Tam 122 metre uzunluğunda
Dünyada bilinen en uzun doğal kemer olma özelliğini taşıyan "Perili Köprü", Çin'in en el değmemiş bölgelerinden birinde yer alıyor. David Brandt-Erichsen'e göre kemer, işlek turist rotalarından oldukça uzak ve 2010 yılında binbir zorlukla bölgeye gelen dernek ekibi, bu doğa mucizesine şahit olan ilk batılı gözler olabilir.
Çöl kemeri

Nerede: Çad
Özelliği: 122 metre yüksekliği ve 76 metre uzunluğu ile Sahra Çölü'ndeki en büyük kemer
Brandt-Erichsen diyor ki, "Aloba Kemeri tüm Sahra Çölü'ndeki en büyük doğal kemerdir ve ıssız konumu dolayısıyla bugüne kadar çok az insanın gördüğü bir doğa harikasıdır."
Avrupa'nın mücevheri

Nerede: Fransa
Özelliği: 58 metre uzunluğundaki bu doğal köprü, Avrupa'nın en büyüğü
Ardeche nehrinin üzerinden Güney Fransa'ya açılan köprü, nehirde yapılan yoğun kano ve rafting turları sayesinde sürekli ziyaretçi çekiyor.
Dünyanın en ince doğal kemeri

Nerede: Utah
Özelliği: Sadece 2 metre genişliğinde
Bölgedeki Arches Ulusal Parkı'nın Devils Garden bölümünde yer alan kemerin uzunluğu 88 metre. Doğal kemerleri ile ünlü ulusal park, Çifte Kemer ve Yuvarlak Çifte Kemer gibi birçok ünlü doğal oluşumu da bünyesinde barındırıyor.
Peri hikayesi

Nerede: Çin
Özelliği: Olağanüstü güzelliği
Çin'deki Yangshuo bölgesinin güney kısmında yer alan kemer, ne dünyanın en büyüğü ne de en yükseği... Ancak David'e göre Çin'deki yüzlerce doğal kemer içerisinde, en güzel manzara ona ait.
Ölümsüz Köprü

Nerede: Çin
Özelliği: Altından yol ve nehir geçiyor
Jiangzhou'daki bu oluşum 104 metre uzunluğuyla dünyanın en uzun ikinci doğal köprüsü olarak biliniyor fakat bu bilgi henüz yetkililer tarafından doğrulanmış değil.
Issız Köprü

Nerede: Libya
Özelliği: Bu bölgeye giden hiçbir seyahat aracı yok
Brandt-Erichsen bu kemeri, Libya'daki Akakus Platosu'nda yer alan en muhteşem yapı olarak sınıflandırmış. Cezayir sınırına çok yakın olan bu bölgeye ancak özel bir rehber tutarak gitmek mümkün. Natural Arch and Bridge Society'den Ray Millar'ın lazer mesafe ölçer ile kaydettiğine göre kemerin uzunluğu 32, yüksekliği ise 44 metre.
Büyük köprü

Nerede: Utah
Özelliği: Uzunluğu 74, yüksekliği ise 75 metre
Navajo kum taşından oluşmuş bu muhteşem yapıyı görmek için ya bir bot kiralamanız, ya da Navajo Dağları'ndan geçen uzun bir patikadan yürümeniz gerekiyor.
Dalış noktası

Nerede: Gozo, Malta
Özelliği: Kemer ziyaretinizi bir tüplü dalış turu ile birleştirebilirsiniz
Malta'nın tüplü dalış merkezi olarak bilinen Gozo Adası'ndaki Dwejra koyunda bulunan bu kireçtaşı oluşumu, iki mağaranın çökmesi sonucu oluşmuş. Bilim insanlarına göre kemer birkaç yıl içerisinde dağılabilir, hatta alt kısmından bazı kaya parçaları düşmeye başlamış bile.
Yüksek kemer

Nerede: Çin
Özelliği: 65 metre uzunluğundaki kemerin ölçülen yüksekliği tam 366 metre
Guinness Dünya Rekorları kitabına da giren bu oluşum, dünya üzerinde bilinen en yüksek doğal kemer olma özelliğini taşıyor.
(Alıntıdır = http://www.redbull.com/tr ...)
Tabi insan alıntı yapmaktan ziyade bu fotoğrafları birebir kendisi çekmek istiyor fakat... Fakat...
Ederlezi - Barcelona gipsy klezmer orchestra jam session
Ne muhteşem bir yorumdur.... Ses sizi alıp götürüyor huzurlu, mutluluk yumaklarının oluşturulduğu köylere, sevginin kanatlanıp uçtuğu kırlara, hayallerin dört nala koştuğu ovalara...
14 Ağustos 2015 Cuma
Vee Teoman yeniden müzik piyasasında diyerek söze başlayalım.
Bir felsefe sahibi olmak kolay değildir dünyada. Bir müzik adamı olun ya da oyuncu, felsefe yapabilmek için önemli bir bilgi birikiminin olması gerekiyor. Duygularla, düşüncelerle birlikte taşması gerekiyor, fışkırması gerekiyor. Teoman böyle midir? Kesinlikle, sonuna kadar böyle birisidir. Teo felsefesi vardır bir kere. Söylediği sözlerle, kullandığı melodilerle, yaptığı ve takındığı hallerle başlıca bir tarz ve felsefe kokar Teoman. Eskiden böyleydi Teoman, peki ya şimdi...
Bir ara müziği bıraktı, evlendi, tam bir aile adamı oluverip çıktı. Ve sonrasında bu şekilde yapamayacağını anlayan Teoman - Çünkü kendisi nev-i şahsına münhasır bir beyefendi - ilk önce sadece konserlerle, sonrasında başkalarının toplama albümlerinde yorumlayarak tekrardan piyasanın içerisine girmeye uğraştı. Sonrasında boşandı moşandı falan filan bizim üstümüze olan bişe değil, bir baktık tekrardan müzik dünyasında dönüş yapmaya karar verdi. İyi yaptı, güzel yaptı.. Çok güzel oldu. Müzik dünyası -herşeye rağmen- bir kalite görsün. ( bu arada ara verdiği dönemde bir single albüm de yaptı.. Albüm değilde... bir şarkı sundu sevenlerine - haziran - )
ESKİ BİR RÜYA UĞRUNA...
Albümün adı bu. İlk başta albenizi yüksek bir isim olduğu kesin. Kapak fotoğrafında aynalar arasında geriye yüzü dönük bir Teoman. Geçmişi ile yüzleşmeye hazır bir Teoman. Belkide pişmanlıklarını koymuştu bu albüme. Sanki Eski bir rüya uğruna neler yaşamadık ki dercesine... Albümü alıp baştan sona kadar dinledim. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki ilk başta anlaşılacak bir albüm değil. İkinci Üçüncü dinlemeden sonrasında oturabiliyor, anca sindirebilip keyf yapabilirsiniz. AMA genel olarak daha öceki albümlerine bakıldığında çok ama çok da başarılı bir albüm olduğunu söyleyem. Sanki biraz zorlama, yetiştirmeye çalışılmış bir albüm havasında kokmuyor da değil hani. Ama yinede teomanın geri dönüşü şerefine sonuna kadar dinlenebilecek bir albüm. Albümgerçekten çok güzel Şarkılar var yinede... Edebiyatı ortanın üstünde, Müzikalitesi de iyi denilebilecek seviyede bir albüm. Ama yine de bir eleştiri olarak. Ustalara arasında sayılan Teoman a göre BİRAZ UCUZ olmuş. Elbetteki alelade bir albümden kat kat iyi fakat BİZİM TEO ya yakışmadı.
Şimdi isterseniz bir de şarkılara göz atalım.
Sardunyalar arasında= orta halli bir müzikalin kurtarmak
adına elinden geleni yapan bir şarkısı… müzikalite açısından iyi denebilir
Limanında = eski teo yu hatırlatma adına yapılmış bir
çalışma. Başarılı olmuş mu, evet cevabını verebilirim. Ama o eski samimiyetten
biraz uzak. Hikaye kısmında biraz fazla oynanmış gibi.
Serseri = Çıkış parçası… Müzikalite bakımından gayet iyi
derecede olan bir şarkı. Eski teo daha ölmedi, bura yaşıyor, işte bakın
dedirtmek için gayet başarılı.. Ama bu hatırlatma girişimi sanki fazla
abartılmış gibi… ''yapacak bir şey yok.. ne yapabilirim de bir albüm çıkartırım''
diyerek albüm çıkartma sayısına ulaştırma şarkısı gibi…
N’apim Tabiatım Böyle = En beğendiğim Şarkılardan oldu desem
yalan söylemiş olmam… İşerisinde yaptığı gırtlak ve namelerle çok duygu katmış
ve şarkı arabesk kokmuş, damar olmuş… Sözler ise bir slogan havasında,
kitleleri sürükleyebilir.
Çölde Çiçek = Belki de albüm içindeki en çok hikayesi,
yaşanmışlığı olan şarkı… Bir romantik- komedi-dram yüklü film izledim… Sözler
tek nefeste çıkmış…
Kum Saati = çok fazla, kendini tanıtma, tanımlama
cümlelerinin bulunduğu bir şiir. Sanki yeni yetme birinin kendisini anlatması
gibi bir şarkı. Sırf nakarat çıkmış geri kalan bölümlerde boşluğu doldurmak
adına eklenmiş gibi duruyor. İyi bir şarkı mı, aslında evet ama not verilecekse
hocaların çok fazla not kırmak için elinden geleni yapacakları bir şarkı… Hoca
bana takmış dedirtecek şarkı..
Yıldızları Yakalamak = Şarkı mutluluk aşılamıyor değil… Ben
böyleyim, My way tülatında edindiği konu bakımından. Kötümü, hayır durum kurtarıcı
bir parça…
Kadının Gidişi = Albümdeki favori şarkım… Başka söyleyecek
cümlem kalmadı. Ama , ama işte…
Seninim Son Kez =
Mükemmel bir diyalog u olan bir şarkı… Güzel bir ballat olmuş… Beğendim.
Hem Hayattan, Hem Ölümden = eğer pişmansanız bu şarkıyı
dinleyebilirsiniz, bir şeyler kaçırdıysanız hayatta bu şarkı iyi…
Yine de Hoşgeldin Teoman... İyi dinlemeler...
DAVET
İnsan olarak bir ağaç gibi olabir miyiz?
Onlar kadar yüce, onlar kadar güçlü, onlar kadar yere sağlam basabilen, onlar kadar köklü, onlar kadar geçmişine sadık kalabilen, onlar kadar göklere uzanma umudu olan, onlar kadar verimli olabilme yeteneğini sürdürebilen, geleceğe bir katkıda bulunma adına tevazu sahibi olabilen, dostuna sadık, sır tutan, başına ne gelirse gelsin dik durmaya inat edebilen bir ağaç gibi olabilir miyiz? Madem insan olmaya bu kadar uzak bir yerdeyiz, eee malum hayvan da olamıyoruz (çünkü bir aşağılama durumunda betimlemelerimizi direkt hayvanlardan seçiyoruz -hakkımız varmış mış gibi-) o zaman bir de bitkisel hayatı deneyip ağaç olmaya çalışalım. Hem en güzel iltifatlarımızda bitkiler yok mudur? Çınar gibi, papatya gibi...
O zaman (yeniden) ağaç olmaya çalışalım. Onun asletini, gücünü, dostluğunu, inancını, sevgisini, şefkatini, merhametini almaya çalışalım. Birlik olmaya çalışma genini aşılayalım benliğimize. Bir ağaç gibi saygılı olmaya uğraşalım dünyaya, hayata, bizim dışımızdaki tüm canlılara karşı. Ne olursa olsun yardımsever, iyiliksever, hayatısever, canlısever, canlı olmayısever olmak için çabalarımızı göstermeliyiz.
Belki bir ağaç olursak, dünya daha yaşanılır hale gelir. Belki bir ağaç olursak, savaşlar, nefretler, kinler, düşmanlıklar biter yaşamda. Şairinde (NHR) dediği gibi 'Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...'
olmalıyız... Ki buna son derece ihtiyacımız var.
Onlar kadar yüce, onlar kadar güçlü, onlar kadar yere sağlam basabilen, onlar kadar köklü, onlar kadar geçmişine sadık kalabilen, onlar kadar göklere uzanma umudu olan, onlar kadar verimli olabilme yeteneğini sürdürebilen, geleceğe bir katkıda bulunma adına tevazu sahibi olabilen, dostuna sadık, sır tutan, başına ne gelirse gelsin dik durmaya inat edebilen bir ağaç gibi olabilir miyiz? Madem insan olmaya bu kadar uzak bir yerdeyiz, eee malum hayvan da olamıyoruz (çünkü bir aşağılama durumunda betimlemelerimizi direkt hayvanlardan seçiyoruz -hakkımız varmış mış gibi-) o zaman bir de bitkisel hayatı deneyip ağaç olmaya çalışalım. Hem en güzel iltifatlarımızda bitkiler yok mudur? Çınar gibi, papatya gibi...
O zaman (yeniden) ağaç olmaya çalışalım. Onun asletini, gücünü, dostluğunu, inancını, sevgisini, şefkatini, merhametini almaya çalışalım. Birlik olmaya çalışma genini aşılayalım benliğimize. Bir ağaç gibi saygılı olmaya uğraşalım dünyaya, hayata, bizim dışımızdaki tüm canlılara karşı. Ne olursa olsun yardımsever, iyiliksever, hayatısever, canlısever, canlı olmayısever olmak için çabalarımızı göstermeliyiz.
Belki bir ağaç olursak, dünya daha yaşanılır hale gelir. Belki bir ağaç olursak, savaşlar, nefretler, kinler, düşmanlıklar biter yaşamda. Şairinde (NHR) dediği gibi 'Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...'
olmalıyız... Ki buna son derece ihtiyacımız var.
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
-NAZIM HİKMET RAN-
13 Ağustos 2015 Perşembe
Hint Felsefesinin 4 Altın Kuralı
KURAL 1: “Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun
anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza
çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.”
KURAL 2: “Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç
bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi.
Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile
değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur.
Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır,
dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz
bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay,
mükemmeldir.”
KURAL 3: “İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”
KURAL 4: “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.
Leonard Cohen - The Smokey Life
KURAL 3: “İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”
KURAL 4: “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.
FOR EXAMPLE ACAPELLA... What do you know about this?
Evolotion of music with pentatonix
Acapellaboğaziçi Turkish music
Dans etmek, vücudunu müziğin ritminde hareket ettirmek. Kelime manası ile, ya da boşverin kelime manasını, en önemlisi dansın bize hissettirdikleri. Mutluluk hormonlarının tavan yaptığı, insanın yeniden doğmuş gibi hissettiği, bizleri genç tutan bir sistematiktir hayatımızda.
Tarihte bile insanı sürekli dinç tutmak, güçlü kılmak için daima varolmuştur dans.
Ama asıl amacı dansın, insanı zor günlerinde bile içini sıcak tutup, birlik olmak, yalnızlığı ortadan yok etmek, hüzünleri alıp yerine mutluluk aşılamaktır. Güzel duygu diye tarif edebileceğimiz AŞK, SEVGİ, HUZUR, SAYGI yı aşılamaktır kalbin en derinlerine. İnsana insan olduğunu unutturmamaktır en sağlamından.

Dans güzel bir şeydir en nihayetinde. Danstan kaşmayın, eyy insanoğlu! Kaşılacak onca kötülük varken, bu güzellikleri sarıp sarmalamalıyız var gücümüzle.

Bu söylemlerimden sonrada bir kaç tane dans videosu izlemeden olmaz...
Müziğin yapamayacağı tek şey kötülüktür.
Müzik iyidir.
Kapılıp gidilebilecek en iyi yoldur...
Hayatımızda en çok kullandığımız şey bir insan olsaydı muhtemelen çıldırırdı. Bizler çoğu zaman bencil davranarak kendi işteklerimiz konusunda karşımızdakileri zor duruma sokabiliriz ya da sıkabiliriz. Düşünmeden düşünmenin vaktidir şimdi. Hadi iyi eylenceler...
10 Ağustos 2015 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)